Ürün Hakkında Verilecek Bilgiler
Bu konularda yaptığımız hatalar, bizleri empatik olmaktan, duygusal zekâmızın fark edilmesinden, ikna etmekten ve satabilmekten uzaklaştırmaktadır. Esasen, en çok iletişim çatışmasının yaşandığı durumlar da yukarıda başlık olarak ifade ettiğim noktalardan kaynaklanır.
İş hayatımızda, empati eksikliği ve iletişim çatışmaları, en fazla "nasihati" ana-baba gibi vermekten ve "ebeveyn egosunu" kullanmaktan kaynaklanmaktadır. Birilerine bir harekette bulunmasını teklif ederken veya yaptığı bir hareketi değiştirmesini teklif ederken kendi bakış açımızdan çıkarak dinleyicimiz durumunda olan; o anki muhatabımızın bakış açısını yakalamak zorundayız.
Bu bağlamda hatırlamamız gereken başka bir şey de insanların asla kaybetmek istemedikleridir. Biz insanlar, mevcut kayıplarımız ya da eksik/yetersiz davranışlarımız bize söylendiğinde kızarız, karşı koyar ve savunucu davranışlar sergileyebiliriz... Zaten, çoğumuz da "bana bir şey olmaz, kıvırırım, bir şekilde kurtarırım" diye düşünerek eksik veya hatalı bazı davranışlarda bulunuruz. Bunun da en güzel örneklerinden biri, çoğu insanın, halen sigara içiyor olmasıdır. O halde bu davranışları görmezden mi gelelim? Ya da farklı, yeni bir yöntemi uygulamaya sokmayıp eski ve modası geçmiş yöntemleri mi kullanalım? İnsanları korku, endişe ve ön yargılarından beslenen eksik hatalı davranışları ile mi kabul edelim? Hepsine ve benzerlerine koca bir "hayır" diyorum...
Değişip gelişeceksek bunlar ve benzerlerinin üzerine "usturuplu" ve profesyonelce gitmek gerekir. Ancak; doğrudan ve içimizden geldiği gibi gidersek (Bunun bilimsel adı; "kendi bakış açımızla gidersek"tir.) etkili olmamız zorlaşır. Şartlara bağlı kalabilir ve en azından bize karşı bir husumet duygusu yaratabiliriz.
Ne Yapılmalı
İnsanlara, "Bizim dediklerimizi yaparlarsa neler kazanacaklarını anlatmak, çoğu zaman yeterlidir." Bunun yetmediği hal ve durumlarda; "İnsanlara mevcut durumun ve davranışların neler kaybettirebilece-ği veya kaybettirdiği" de anlatılmalıdır... Ama nasıl?
Yöntem; açıkça ve net fakat "genelleyerek ve şartlı ifadeler ile anlatarak" şeklinde özetlenebilir. Bu ne demektir? Neden gereklidir?
Önce neden gerekli olduğunu anlatmaya çalışayım: Bizler hepimiz "Kaybeden olmayı istemeyiz!", kötü bazı şeylerin ve olası kayıplarımızın yüzümüze vurulmasından da hoşlanmayız... Bunca zamandır alıştığımız ve bazen de farkında olmadan ortaya koyduğumuz davranışların değişmesinin istenmesi de bizi rahatsız edebilir... Zira hiç kimse, "Başarısızlığı planlamaz!" Bize hatamızı direkt olarak söyleyen kişi, birkaç da kaybımızdan bahsederse hemen içimizden "Ağzını hayra aç, ki.. .nı bayıra aç..." veya benzeri bir karşı çıkma cümlesi çıkacaktır. Bunun sessizce, içten veya açıkça dile getirilmiş olması hiçbir şeyi değiştirmez. "Mazoşist" değilsek veya "lâf eşeği" olmamışsak elbette kızar, sinirleniriz. İletişim kopukluğu ve hatta bir çatışma yaratabiliriz... O halde muhatabımız da bizim gibi bir insan olduğuna göre, empatiyi burada da konuşturmamız, sergilememiz gerekmektedir...
Şartlı ifadeden kastımız ise "Kaybederler" veya "Zarar ederiz" yerine; "Kaybedebiliriz ve Zarar edebiliriz" tarzında ifade etmektir. Bunun iki sağlam nedeni vardır:
Birincisi, muhatabımızın "savunma" mekanizmasını çalıştırtmamak; ikincisi de muhatabın bu konuda yaşadığı veya gördüğü istisnalar varsa "ki olabilir" bunlara kafasının takılıp itiraz etmesini önlemektir.
Bu durumda, hatalı durum ve davranışı üçüncü şahıslara mal ederek anlatmak daha uygundur. Çünkü muhatabımıza, lafımızın başında faydalanacağı şeyleri ve bunu nasıl elde edeceğini yani, önerimizi anlatmıştık. Artık sıra gelmiş ise hatalı ve eksik durumu ve olası kayıpları da anlatmak gerekirse nasıl yapacağız?
Nasıl "yapmamalıyız"ı önce ifade edeyim:
"Aliciğim, Satış Direktörü olmak istediğini biliyorum. Hem bu hedefine ulaşman hem bu yıl alacağın primi artırman için şu önerimi dikkate al; işe yeni başlayan astlarını, daha sıkı bir oryantasyon eğitimine tabi tut. Yeni ve eski elemanların birbirileri ile kaynaşmasını hızlandırmak için, haftalık toplantılarını ve aylık -başarı kutlamalarını- sürdür.
Bunları yapmayarak elemanları kendi haline bırakırsan hem yetişip verimli olmaları zorlaşacak, hem çıkışlar artacak, sonuçta senin yöneticiliğin bile sorgulanacak..."
Yukarıdaki "altı çizili" söyleyiş doğru olmaz. Şimdi de bu ifademizi empatik ve daha ikna edici sunalım:
"Aliciğim, satış direktörü olmak istediğini biliyorum. Hem bu hedefine ulaşmak hem bu yıl alacağın primi artırmak için işe yeni başlayan astlarını, daha sıkı bir oryantasyon eğitimine tabi tut. Yeni ve eski elemanların birbirileri ile kaynaşmasını hızlandırmak için, haftalık toplantılarını ve aylık -başarı kutlamalarını- sürdür.
Sen de bilirsin ki; genel olarak bunlara dikkat etmeyen ve elemanlarını kendi haline bırakan yöneticilerin elemanları verimsiz olabilmekte, işten çıkışlar artabilmekte, sonuçta o yöneticinin başarısı ve yöneticiliği bile sorgulanabilmektedir..."
Görüldüğü gibi ifade netliğinden kaybetmediği halde, daha hoş ve kabul edilebilir olmaktadır.
Gördüğünüz gibi; tüm anlattığım ve yazdığım şeyler, sadece ne yapmanız gerektiğini değil, nasıl yapacağınız ile ilgilidir. Alın, kullanın ve daha da başarılı olmanın, farklı olmanın tadını çıkartın.
Bu tarz yönlendirme, satış mesleği ve eğitimde kullanıma uygundur. İş hayatında da evde de uyarı yapmamız gerekirse nasıl yapmalıyız?
1- Henüz işi/olayı öğrenmekte olan uyarılmaz. Uyarı sadece işi doğru ve iyi yapmayı öğrenmiş, fakat çeşitli nedenlerle bu seferinde yapamamış kişiye uygulanır.
2- Dedikodu ile ve işin aslı araştırılmadan uyarı yapılmaz.
3- Uyarı baş başa yapılır. Herkesin içinde yapılmaz.
4- Uyarıda muhataba olan saygı ve güvenimiz mutlaka belirtilmeli, kişiliğine değil saldırmak, kişiliği okşanmalı fakat hatalı işe dikkat çekilmelidir.
5- Neyi hatalı yaptığı açıkça ortaya konmalı ve asla genel ifadeler kullanılmamalıdır.
6- Üzüntü, kızgınlık, hayal kırıklığı; her neyse hissettiğimiz açıkça paylaşılmalı ve dile getirilmelidir. "Senden şu hatayı ummazdım. Çok kızdım... Ya da çok şaşırdım" gibi.
7- Dostça omzuna dokunmak veya koluna dokunmak yani, güven verici vücut dilini kullanmak çok yararlıdır.
Unutmayınız, hiçbir müşteri bizden maaş veya ücret almamakta ve dehşetli bir rekabet ortamında, ancak; bizden, hizmetimizden ve ürünlerimizden mem-nunsa bizimle çalışmaktadır. "Müşteri hiçbir şekilde uyarılmaz. Uyarılırsa amirimizin bizi uyarması için iyi bir sebep yaratmış olabiliriz." O kadar...
Şimdi satış anındaki dördüncü noktayı da görmekte yarar var.
4) Bu satmaya çalıştığın ve bana çeşitli faydalar sağlayacak olan şeyin özellikleri, kullanımı vb. nasıl olacak? Bu faydaları gerçekten nasıl elde edeceğim?
KISACA; bana bunları nasıl elde edeceğimi anlat... Gerçekler, kanıtların neler?
Buradaki işimiz, gene her sektördeki, her satıcının ağzından düşmeyen, "Başarılı satış için, çok iyi ve temeli sağlam ürün bilgisi gerekir" konusu ile ilgilidir. Genel olarak satıcının bilgi sıralaması şöyle yapılır:
Müşterini iyi tanı/Bil. (Kim? Nelerden hazzeder? Nasıl bir yapıdadır? Amaçları nelerdir? Değişen ihtiyaçları var mı? Varsa nelerdir? İşletme yapısı; ortaklık, sermaye ve diğer yönlerden nasıldır?)
Rakibini tanı/Bil. (Kimlerdir? Mamulleri nelerdir? Ne yaparlar? Prosesleri nasıldır? Vb.)
Mamullerini iyi tanı/Bil.
Üretim akışı ve prosesini iyi tanı/Bil.
İşletmeni, amirini, bölümünü, iş akışım ve üretim prosesini iyi bil ve tanı...
Bu önem sıralaması, genel olarak bilgisi daha az ve sığ bir müşteri için, doğal olarak da müşterilerin önemli bir çoğunluğu için geçerlidir. Bununla beraber; özellikle teknik mallarda, sanayiye hitap eden malzemelerde, doktor ve eczacılar gibi, ihtisas isteyen mesleklere hitap edilen durumlarda olmak üzere "bilgili ve bilinçli" müşteriyle temasta tersten başlamalıdır.
Yanlış anlaşılmak istemem. Bilginin tamamının yararlı olduğunu biliyorum. Öte yandan; fazlasının da "göz çıkartan" bir şey olmadığını çok iyi biliyorum. İnsan beynin kapasitesinin de çok azının kullanıldığını biliyorum. Merak edin ve çok şeyi öğrenin. Hiçbir zararı olmaz. Ancak yararı olacaktır.
Satıcı olarak sattığımız ürünlerin detaylarını, üretilme şeklini ne kadar iyi bilirsek müşterilerimize tanıtmakta, o denli rahat ederiz. Hele tükenmek bilmeyen, ilgi ve merakımız ile rakiplerin mamul ve prosesini de biliyorsak mamullerimizin özelliklerini, rakiplerden olan farkını daha rahat kullanabiliriz. Her bir özelliğin müşteriye sağlayacağı faydaları, daha kolay ve daha hızlı bulabilir; müşterimizin satın alma kararına çok daha hızlı ulaşmasını sağlayabiliriz.
Özet: Öğrenin. Öğrenin. Öğrenin... Havada sallanan faydalar ile sadece ilgi yaratırsınız. Bu faydaları ne yapıp ya da nasıl elde edecekleri konusuna cevap veremezseniz güvenilirliğinizi kaybeder ve satış yapamazsınız... Size sorulacak soruları doğru cevaplamanız için, baştan saydığınız faydaları destekleyecek özellikleri bilmeniz gerekir. Bunlar mamulün veya projenin nasıl yapıldığı, hangi detay özellikleri taşıdığı gibi hususlarda gizlidir.
"Alın, yapın ya da kullanın görürsünüz. Vallahi bu faydaları sağlar" demeniz ayrıdır.
"Şu faydayı sağlarsınız çünkü bu özelliği var. Bu faydayı da garanti ediyorum, zira şu özelliği var. Gösterdiğim şekilde yapar/kullanırsartız şunlar gibi ek yararları da göreceksiniz" demek ayrıdır...
Daha da canlı iki örnek vereyim:
1.Müşteriye Hitap;
"Maydagaz Kışta Donmaz'ı kullanın, içiniz rahat etsin. Otonuz, her mevsim, marşa bir basışta çalışsın."
Müşteri, "Neden efendim? Neden her mevsim bir basışta çalışıyor?"
"Çünkü Maydagaz, kışta donmaz."
Ya da;
"Çünkü gazlarımız, bütandan fazla propan içeri-
Yada;
"%70 propan içerdiği ve propanın üç karbonlu bir hidro karbon olması ve bütana göre, çok daha düşük ısılarda donuyor olması nedeniyle."
2.Müşteriye Hitap:
Daha çok para kazanmak için, "Mek ayranımızı satın, çok lezzetli ve çok tutuluyor. Üstelik daha ekonomik."
Müşteri; "Neden efendim? Neden ekonomik oluyor ki?"
"Çünkü Mek Ayran, ekonomiktir."
Ya da; "Çünkü üretim prosesi farklıdır."
Ya da;
"Piyasadaki ekseriyet ayranlar gibi üretilmiyor. Biz önce sütten yoğurt yapıp sonra tekrar yoğurdu belli bir ölçüde sulandırmak yerine; doğrudan, sütün içindeki sudan yararlanarak sütü ayran haline getiriyoruz. Böylece, proseste sağlanan ekonomiyi de fiyatımızla siz müşterilerimize yansıtıyoruz."
Her iki örnekte de tanıtım ardından gelen soruya verilen ilk cevaplar, cevap değildir. İkinciler, sorunu bir yere kadar çözebilir. Üçüncü cevaplar ise, doyurucu ve sorun önleyicidir. Doyurucu, bilgiye dayanan ve sağlam cevaplar ile müşteri gözündeki güvenilirliğiniz ve imajınız yükselir, satışınızı garantiler.
Bilgi ukalalık etmek için gerekli bir şey değildir. Eğer ukalalık için kullanılırsa itici ve sevimsiz olunur. Ancak, faydaları pekiştirmek, gerçekleri anlatmak ve müşteri sorularını cevaplandırarak iknayı sağlamak için asla vazgeçilmez bir unsurdur.
Merak edin, ilgilenin, gözünüzü ve kulağınızı açın, görün, sorun, okuyun ve öğrenin. Mazeret bulmayın!
5) Müşterimizin "Ne yapmalıyım?" Sorusunu Aşıp, Karar Verdirmek ve "Tamam. Kabul." Kararını Aldırmak.
0 yorum:
Yorum Gönder