Satış Becerisi Geliştirme
Satış becerileri; bu konudaki aktarılabilir bilgiler ve yine hesaplama yapabilmek, çabuk adapte olmak, pratiklik gibi özellikler hariç, büyük ölçüde insan ilişkilerine dayanan ve iletişim becerisi şeklinde genelle-nebilen, daha net ifade etmek gerekirse empati kurma ve sürdürebilme becerisi şeklinde özetlenebilen becerileri kapsar. Duyarlılık, kendinin farkında olmak, anlayış ve sabır, çok iyi ve aktif tarzda dinleyebilmek, kısa öz ve ilgi çekici ifade edebilmek başta olmak üzere bu becerilerin tamamı, yukarıda ifade ettiğim gibi kazanılıp geliştirilebilir.
Engellerimizi oluşturan, huyumuz ve alışkanlıklarımız bu konudaki ilk bariyerimizdir. "Asker ulusuz" diye övünen ve ticari faaliyetleri azınlıklara bırakmış, devlette memuriyeti "her şey" zanneden bir toplumuz. Son elli yıldır yavaş bir tempo ile sanayi ve ticarete giren ülkemiz, yarı devletçi anlayıştan da tekel ve korumacı uygulamalarından da son 15-20 yıldır adım adım kurtulmaktadır. Gerek feodal kalıntılar gerek bu saydığım durumlar, bizleri maalesef empatik ve karşımızdaki kişiyi anlamaya yönelik bir tutum sahibi olmaktan çok; emreden veya emir alan ve uygulayan, sadece kendi bakış açısını kullanan, müşteri ve "İnsana hizmet etmek" anlayışından uzak, genelde iletişimi zayıf adeta daha egoist bir yapıya dönüştürmüştür. Geneldeki iletişim zayıflığından bahsederken; gereksiz konuşmaları (geyik muhabbeti) ve dedikodu konusunu ayrı tutuyorum. Unutmayalım ki; bu konularda usta olmak iletişimde ustalığı göstermez. (Satış İş)
İletişimde ebeveyn-çocuk egosunu daha fazla kullanan bu yapı; iletişim çatışmaları yaratabilmekte, takım olabilmeyi ciddi surette ve olumsuz yönde etkilemekte, ancak sahte birlikteliklere ve "Birlikte otursa da en basitinden, bir sıcak su gününde anlaşma sağlayamayan apartman komşuluklarına" neden olabilmektedir. İletişim kuramaz, empati sergileyemezsek hepimiz, tüm toplum kaybeder. Örneğin; hepimiz ayrı ayrı su ısıtıcı taktırarak zaten yetersiz olan enerji kaynaklarımızı verimsiz kullanırız. En başta kendimizi ve sonra da ülkemizi zarara sokarız...
Üstümüze vazife olmayan durum-konuları öğrenmek için meraklı olmak ve eğlenmek için oluşturulan muhabbet grupları, sahte sosyalleşmedir. Bunların ömrü ve zamanı tüketmek dışında, üretime katkısı ya çok az ya da yoktur.
Oysa; yapıcı, karşındakini koruyup kollayan fakat onun şartları çerçevesinde çözümler üretebilen ve bunu "Birlikte acı çekerek" değil, farklı ve uygulanabilir çözümler bularak yapan, böylece "derman arayanı ' ikna edebilen kişilerin oluşturduğu topluluk ve gruplarda, yetişkin egosu dikkati çeker. Empati kurabilen, veri toplayan, üretken ve çözümcü insanların oluşturduğu bu tarz insanların olduğu gruplar; anlaşmazlıkları değil çözümleri, doğru ve yararlı sonuçlan üretirler.
Ebeveynimizin, çevremizin, eğitimcilerimiz dâhil bizlere örnek olan insanların davranışları, bizlerin de "doğru" veya "hatalı" alışkanlıklarla ve bunların yansıması olan doğru/hatalı davranışlarla yetişmemize neden olur. İzlenimlerim ve araştırmalarım sonucunda; "Dükkânda yetişmiş" olan ve örnekleri "iyi esnaf" olan çocukların çoğunluğu, "iyi esnaf ve satıcı" olmaktadır. Buna karşılık empatiyi bilen ve "bilim" olarak okumuş pek çok insan bunu yaşama uygulayamadığı için, başarısız olabilmektedir. Doğru örneklerle yetişmiş kişiler daha doğru ve "Genel kabul görmüş" insan davranışlarını sergilerken buna olanak bulamamış olan kişiler, hele ileri yaşlardaysalar bu profesyonel davranışları daha zor kazanabilmektedirler.Bir başka engel, korkularımız ve endişelerimizdir... (Satış Nedir)
Bizler doğru davranışları uygularken alışkanlıklarımızın esiriyizdir. Alıştığımız tarzı, bildiğimiz bir yöntemi "bunların zararını görsek bile" değiştirmemiz zordur. Hele yetiştirilme gereği; tutucu ve "aşırı kaderci" bir yapımız varsa değişimin getirebileceği riskleri almak istemeyiz. Bu durum beceri geliştirirken zorluk çekmemize neden olur. Çoğumuz doğruyu bilir. Fakat uygulayamaz. Bu durumda karşımızdaki kişiler en yakınımız bile olsa bildiğimizi değil, yaptığımızı değerlendirir. Hatta bazen bilip yapmadıklarımız, bizlerin küçümsenmesine neden olur. Ben hep derim ki: "Bilmemek değil, bilip yapmamak büyük ayıptır." İnsanlar konuştuklarından çok, yaptıkları ile tanınır ve değerlendirilirler. Alışkanlığımızın yumuşak yatağından çıkıp değişimin hızlı trenine binmezsek gelişimimiz de durur...
"Yetersiz bilgi" / "Eksik bilgi" engeline geldik. Bu engel, bizler için en önemli, üstelik diğer engellerimizi de şekillendiren bir engeldir. Hatalı bilgi ile bazen bilgisiz ve bazen de eksik bilgi ile yapılan işler elbette amaca hizmet etmeyebilir, en azından eksik sonuçlar doğurur.
Genelde yaşamda başarılı olmak, özel olarak "satıcılık ve empatik iletişim" gibi beceriler konusunda yazılan kitapların önemli bir çoğunluğu "ucuz bulvar kitabı" şeklinde değerlendirilmesi doğru olan kitaplardır. Bu tarz kitaplar, "motive edici" fakat "nasıl yapılacağı" açık olmayan, yuvarlak ve boş vaatlerle, pratik olmayan önerilerle doludur. Bunlar "3 Adımda Bunu Yapmak" veya "Şuraya Ulaşmanın 7 Sihirli Formülü" gibi adlarla piyasada olan ve "ne yapılacağı" konusunda, çoğunlukla yazarının da yapmadığı önerilerle dolu kitaplardır. Ne yapılması gerektiğini anlatan bu tür kitapların çoğunluğu, "Nasıl yapılacak?" konusuna ya cevap vermez ya da çok yetersiz yanıtlarla doludur.
Bazı kitaplar, çoğunlukla bir veya iki işletmede, perakende noktasında "Satıcılık deneyimi olan" ve bu kısıtlı deneyimlerden bir şeyler çıkarmaya çalışan iyi niyetli kişilerce yazılmıştır... Satış Yönetimi
Bazı kitaplar ise biraz daha teorik ve yine her zaman söylediğim gibi, "Kendileri satıcılık yapmamış" hatta çoğu zaman "İhtiyacı olana ihtiyacı olan şeyi satamayacak" tipte teori kumkumalarının yazdığı derlemelerdir. Bu tür yazarlar, ne kadar fazla yazardan yararlanırlarsa o kadar çare bulucu olduklarını sanırlar. İstatistikler ve bazı başarı öyküleri ile dolu olan bu tür kitapları, satıcı olarak okumak okusanız da anlamak adeta olanaksızdır.
Çoğu zaman çelişkileri de barındıran bu türden kitapların bir özelliği de; basit ve açık bir olayı, pratikten uzaklaştırarak anlaşılması zor hale sokmaktır. Bu özellik, akademik çevrelerde sanırım çok büyük bir nitelik zannedilmekte... Oysaki uygulamalı bilimlerde satış ve iletişim gibi becerileri kazandırmakta en net ve saf yaşanmış örnekler, en fazla işe yarayanlardır...
Özetle; satıcılık ve esnaflık konusunda geri kaldığı açıkça belli olan bir toplumuz.
İletişimimizde, sık sık çatışmalar yaratabilen ebeveyn egosunun fazlaca kullanıldığı ve dinleyenlerin anlatanlarla gizli ya da açık çatışmalara girdiği; bir tarafın çocuk egosu takınarak bazen boyun eğdikleri, bazen de köprüleri attıkları bir ortamda sürekli olarak görüp yaşadıklarımız, bizlerin iyi birer satıcı olmamızı elbette ki engelleyebilmektedir.(Satış Eğitimi)
Kullandığımız bir başka ego durumu ise; yetişkin egomuzdur. Bu egomuzun, tüm diğer profesyonel davranışlarda rolü olduğu gibi, iletişim ve empati kurmakta da bizleri etkili kılan bir algılama, düşünme ve cevap verme şekli vardır. Yetişkin egomuz; veri toplayan, kendinin ve çevrenin farkında olan, durum-şart ve zamana göre objektif olarak ve verilere dayanarak karar veren, yapıcı, yaratıcı, çözüm üreten yanımızdır. Öğrenen ve öğrendiklerini uygulayan kişiliğimizdir. Bu yönümüzü geliştirdikçe daha da başarılı profesyoneller olabiliriz.
0 yorum:
Yorum Gönder